9 Nisan 2012 Pazartesi

Egeli Gurme Restorant


Sakin ama bir o kadar da rutin karmaşasıyla başlamıştı o Pazar günü biz İstanbullular için. Ama İstanbullu Sonradan Gurmeler ’in güneşi her daim pırıltısını koruyan Ege’den gelecekti o gün. Belki de bu yüzden bir çok karın da aç gelmişti Egeli Gurme Restoran’a. Sahibi ve kurucusu Metin Egeli uzun yıllar mühendisliğini icra ettikten sonra emekli olup önce hobi olarak yemek ile haşır neşir olmaya başlamış. Kendisini Ege’nin müthiş tatlarıyla ödüllendirirken de arkadaşlarının da etkisiyle bu tatlardan İstanbulluları da mahrum etmemeye karar vererek yaklaşık 2 sene önce bu kendine has, özgün, kültürel mutfağı Palladium ’un yakınlarındaki mekânına taşımış. Mekân, belki de sahibi gibi, keşfedilmeyi beklemeyen bir yerde. Olabildiğince kendine ve bu tatları anlayabilen müşterilerine hitap etmeyi tercih ediyor.

Lezzetleri kadar, onların isimlerinin de geçmişinin asırlara dayandığı Ege Mutfağı, uzun süre zihinlerimizden ve damaklarımızdan ayrılamayacak şekilde iyi temsil edilmemişti uzun zamandır.

Masamızın, o mis gibi kokan Ayvalık zeytin ve zeytinyağlarıyla döşenmiş olduğunu görünce egenin tatları için zaten doğru yerde olduğumuz belliydi. “Sarıkız Efsanesi” çorbasıyla baharın habercisi taze otlarla açılışı yaptık, iyiydi. Has domateslerden yapılma “Domates” ve “Köz Patlıcan” çorbalarını tadanlarımız ise ortalama buldular.

Çipohorta, patlıcan yaprağı kavurması, yoğurtlu deniz fasulyesi, zeytinli ıspanak ve közlenmiş paprika salata lezzetleriyle özgünlerdi ve beni adeta Ege’nin küçük, şirin bir kasabasında bir yolculuğa çıkardılar. Mekân dekorasyonu sade, yöresel ve otantik olmasıyla bu bahsettiğim kasabaya yolculuk kolaylaşıyorsa da mekân biraz küçük.

Ara sıcaklardan; etli pazı dolması iyiydi. Etli biber dolması ve otlu krep ise vasatın üstüydü. Ilık servis edilen zeytinyağlı enginar, vasattı maalesef. Kuru patlıcan ve kuru biber dolmaları antep usulü adaşlarını aratır cinsteydi.
Ana yemekte, tart hamuru içine oturtulmuş piliç olarak “Egeli piliç kavurma” vardı. Ancak, otların o baş döndüren tazeliği, yumuşaklığı ve özgün tatlarından mıdır bilinmez, damağım bana hamurun biraz fazla sert olduğunu söylüyordu.

Kapanışta ise beni tatlı konusunda şaşırtabilen, benim yeni görüngü tatlım geldi: Sakızlı muhallebi. İsmindeki o çoğunuzun kulağına “basit” gelen yanılsamaya aldanmayın. Hafiflik ve haşhaş ve sakızın uyumu tadılmaya değer bence.
Her biri birbirinden özgün ve butik bu lezzetler İstanbul ahalisi için biraz uzak lezzetler olsa da lezzet uzmanlarının ve has Egeliyim diyenlerin uğramaları gereken bir mekân.

www.egeligurme.com
Ağzınızın tadı bol olsun.
Lezzetle Kalın.
Efe Meriç

0 yorum:

Dí lo que piensas...